Dün gece birini ağırladım.
Örümcek bağlamış kapıma dayanan eski dostumun ne gözünde fer ne de yüzünde nur kalmıştı. Hasbihal etmekten çok günah çıkarmaya gelmiş gibiydi. Oturduk konuştuk. Saatlerce ağladı ve sonunda sızdı kaldı. Üzerini örttüm ve karşısına çöküp seyretmeye başladım.Ağlamak mı? Hayır,hayır.
Ölüme yaklaştıkça gözleri sulanıyor olmalı insanların. Karşımda yatan o biçarenin beklide birkaç aylık bir dayanma gücü kalmıştı.Böylelerine yardım da edilemezdi. Hatta bunların yardım etmek isteyene bile zarar vermesi kuvvetle muhtemeldir.Geçmişine saplanan ve hala orada yaşamaya çalışan bir askeri paklayacak tek şey ölümdür. Çünkü o yaşatmayı bilmez. Bırakın bilmeyi asla öğrenemez de.
Misafirimin ayrılmasına mütakip derin ancak boş düşünceler hücum etti sefil beynime.Tüm gece tek bir kelime etmediğimin farkına vardım. Bir şeyler söylemek mümkündü ama , o cümleleri kuracak benim kirli dudaklarım değildi. Değil ona kendime bile yardım edemezdim. Üzüldüm, hatta kahroldum. Kalktım yüzümü yıkadım. Sonra aynaya takıldı gözlerim. Yüzümün çizgileri bile değişmemişti.
Yavaş yavaş anlıyorum şimdi, Galiba unutarak hayata tutunamıyor insan, sadece kendini kandırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder